25 Şubat 2007 Pazar

Divan Eedebiyatının Bilinmeyenleri

Aşağıdaki şiir edebiyat tarihimizin saygın şahsiyetlerinden Sümbülzâde Vehbi Efendi'nin müstesna bir eseridir. Şiirin hikâyesi de şöyle:
"Bir gün padişah Vehbi Efendi'yi yanına çağırır ve 'Bana öyle bir şiir yaz ki bir mısrasını okuduğumda içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ödüllendirmek gelsin.', der. Ve sonuç..."


Azm-ı hamam edelim sürtüştürem ben sana
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can

Lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem
Parmağına yüzüğü, hatem-i zerdrahsan

Eğil eğil sokayım, iki tutam azmıdır
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan

Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam
Bir gümüş ibrik ile destine revan

Salınarak giderken arkandan ben sokayım
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman

Kulaklarından tutam dibine kadar sokam
Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan

Öyle bir sokayım ki kalmasın dışarda hiç
Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan

Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman

Herkese vermektesin, bir de bana versene
Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman

Sen her zaman gelesin ben Vehbiye veresin
Esselamun aleyküm ve aleykümesselam.

Sümbülzâde Vehbi Efendi

1 yorum:

Adsız dedi ki...

İlginç bir şiir! Korkunç(?!) divan şairlerinin de espri yapabildiğine güzel bir örnek. Aslında bu adamlarda daha ne cevherler var da, arayıp bulana.